“Obezite kanser riskini artırıyor”

Gündem (DHA) - Demirören Haber Ajansı | 04.03.2024 - 10:15, Güncelleme: 04.03.2024 - 10:15
 

“Obezite kanser riskini artırıyor”

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre aşırı kilonun ve obezitenin, sağlık açısından risk oluşturan anormal veya aşırı yağ birikimi olarak tanımlandığını belirten Diyetisyen Edanur Usta, “Obezite; tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar ve bazı kanser türlerinin yanı sıra akciğer, sindirim, böbrek, endokrin, kas-iskelet sistemi, nörolojik ve zihinsel sağlık sorunları gibi bulaşıcı olmayan hastalıklar için de temel risk faktörlerinden biridir” dedi.
Obezitenin farklı hastalıklara neden olabileceğine değinen İSÜ Liv Hospital Bahçeşehir’den Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Edanur Usta, “Obezite; tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar ve bazı kanser türlerinin yanı sıra akciğer, sindirim, böbrek, endokrin, kas-iskelet sistemi, nörolojik ve zihinsel sağlık sorunları gibi bulaşıcı olmayan hastalıklar için de temel risk faktörlerinden biridir. 2019'da bulaşıcı olmayan hastalıklardan (BOH) dolayı tahmini 5 milyon obeziteye bağlı ölüm meydana gelmiştir. Bu tüm BOH ölümlerinin yüzde 12'sine karşılık gelmektedir. Bu oran, obezitenin artık zamanımızın en büyük halk sağlığı sorunlarından birini temsil ettiği anlamına gelmektedir” diye konuştu. DÜNYADA SALGIN BOYUTLARINA ULAŞTI Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre aşırı kilonun ve obezitenin sağlık açısından risk oluşturan anormal veya aşırı yağ birikimi olarak tanımlandığını söyleyen Dyt. Usta, “Obezite, kronik ve karmaşık mekanizmaya sahip bir hastalıktır. Obezite, kendisine ortam hazırlayan çevre, psikososyal faktörler ve genetik varyantlar gibi çok faktörlü nedenlerle ilişkilidir. 2035 yılında Türkiye’de yetişkinlerde obezite görülme oranının yüzde 55 olacağı tahmin edilmektedir. Bu oran, nüfusun yarısından fazlasını ifade etmekte olup, obezite sıklığında (prevalansında) ciddi bir artışın olacağı açıktır” dedi. Obezitenin dünyada salgın boyutlarına ulaşmış durumda olduğunu ve artık düşük kilodan daha fazla ölümle ilişkili olduğunu belirten Dyt. Usta, “Önceki dönemlerde yüksek gelirli ülkelerle ilişkilendirilen obezite, artık düşük ve orta gelirli ülkelerde de yaygın olarak görülmektedir ve bu ülkelerin birçoğu eş zamanlı olarak yetersiz beslenme riski ile karşı karşıyadır” şeklinde konuştu. SAĞLIKLI BESLENME ÖNEMLİ Obezitede risk faktörlerinden bahseden Dyt. Usta, şu bilgileri paylaştı: “Obezitenin birincil önleme çabalarına tarihsel olarak bakıldığında, diyet ve aktif yaşam tarzı etrafındaki bireysel davranışları etkilemek amacıyla sağlık ve beslenme eğitimine odaklanıldığı görülmektedir. Ancak son yıllarda obeziteyi etkileyen karmaşık faktörlerin anlaşılmasının artmasıyla birlikte önleyici adımların odak noktası, sağlığın bazı sosyal belirleyicilerinin ele alınmasına yönelmiştir. Şu anki mevcut kanıtlar, obezite riskinin yalnızca genetik yatkınlıklardan, biyolojik faktörlerden ve yaşam tarzı davranışlarından değil, aynı zamanda yeme ve içme ortamlarını etkileyen yoksulluk, istihdam, kentleşme ve gıda üretimi ve pazarlaması gibi sosyal, ekonomik ve ticari belirleyicilerden de etkilendiğini kabul etmektedir.” DSÖ’nün kronik hastalık yönetimini, koşulların yıllar veya on yıllar boyunca devam eden yönetimi olarak tanımladığını kaydeden Dyt. Usta, “Genellikle disiplinler arası bir ekip tarafından yönetime ihtiyaç duyulur. Obezitesi olan yetişkinlerin yönetiminin temel amacı, vücut ağırlığının veya vücut yağının ve ardından beden kütle indeksinin azaltılmasına katkıda bulunan sağlık davranışlarında uzun vadeli değişiklikleri desteklemek ve sağlık sonuçlarını ve yaşam kalitesini iyileştirmektir. Obezitesi olan çocuk ve ergenlerde birincil amaç, bireyin ve ailesinin sağlık davranışlarında çocuğun ağırlığının dengelenmesine veya büyüme sırasında kilo alımının azaltılmasına ve ardından çocuğun vücut yağının azaltılmasına katkıda bulunacak değişiklikleri, sağlık sonuçlarının ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesini desteklemektir” dedi. 3 SÜREÇTE ÖNLENEBİLİR Obeziteye yönelik sağlık hizmetlerinin, sağlık sisteminde birincil, ikincil ve üçüncül önlemede bir süreklilik oluşturması gerektiğini vurgulayan Dyt. Usta, “Birincil düzeyde sağlık hizmetleri, gebelik öncesi ve doğum öncesi aşamadan çocukluk ve ergenliğe kadar doğru bilgi ve danışmanlık sağlanması da dâhil olmak üzere aşırı kilo ve obezitenin önlenmesine odaklanmalıdır. İkincil düzeyde hizmetler, olumlu sağlık sonuçları ve yaşam kalitesi şansını artırmak için aşırı kilo veya obezitenin erken tespitine, şiddetli obezite biçimlerine ve ilgili komplikasyonlara ilerlemeyi önlemek için tanı ve davranışsal müdahalelere odaklanmalıdır. Üçüncül düzeyde hizmetler, uzun sürede mevcut olan obezite ve ilgili komplikasyonların tedavisini, rehabilitasyonunu ve uzun vadeli yönetimini sağlamalıdır” ifadelerini kullandı. BÜTÜNLEŞİK SAĞLIK HİZMETLERİ UYGULANMALI Obezitenin önlenmesi ve yönetimine yönelik sağlık hizmeti sunumu çerçevesinin obezitesi olan veya obezite riski taşıyan kişiler de dahil olmak üzere gelir, eğitim düzeyi, etnik kökenler, kültür, spesifik sağlık ve sosyal bakım ortamları, yüksek risk altındaki ve hassas gruplar ile ek müdahale ve desteğe ihtiyaç duyan nüfus grupları dikkate alınarak ülkelere veya bölgelere uyarlanması gerektiğini dile getiren Dyt. Usta, “Obeziteyle mücade, ulusal programlara ve hizmetlere entegre edilmeli ve bu ortamlarda sağlık sonuçlarını iyileştirmek için yerleşik klinik ve hizmet yolları, politikaları, stratejileri ve hizmetleri kullanmalıdır. Uygun gıda ortamları yaratmaya ve sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite konusundaki davranışları etkilemeye yönelik çok sektörlü çabalar önemlidir” diye konuştu. TÜRKİYE’DE ÇOCUKLARDA 15 YILDA YÜZDE 5 ARTIŞ BEKLENİYOR Obeziteyle ilgili dünyada ve Türkiye’deki güncel verilere dikkat çeken Dyt. Usta, “İngiltere’de çocukluk çağı obezitesinin yaygınlığını azaltmayı amaçlayan bir dizi önlem ele alınmıştır. Obezite oranlarının dünya genelinde 2020 ile 2035 yılları arasında erkek çocuklarda yüzde 10'dan yüzde 20'ye, kız çocuklarında ise yüzde 8'den yüzde 18'e çıkması beklenirken, Türkiye’deki çocuk obezitesinde 2020-2035 yılları arasındaki yıllık artışın yüzde 5 olacağı tahmin edilmektedir” dedi. YÜKSEK YAĞ, TUZ VE ŞEKER İÇEREN ÜRÜNLERİN TANITIMI KISITLANMALI Dyt. Usta, obeziteye karşı faydalı etkilerinin olabileceği düşünülen politikalardan birkaçını ise şöyle sıraladı: “Bir alana bir bedava gibi promosyonlu gıdaları satın almayı teşvik edecek yerlere yerleştirilmesinin sınırlandırılması; yağ, tuz veya şeker oranı yüksek gıdaların tanıtımına ve reklamlarına kısıtlama getirilmesi (yağ, şeker veya tuz oranı yüksek ürünlerin reklamlarının akşam 21.00'den önce TV'de gösterilmesine yönelik daha fazla kısıtlama getirilmesi), sağlıksız yiyecek ve içecek ürünlerinin internette, sosyal medyada ücretli reklamının yapılmasının yasaklanmasıdır.”
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre aşırı kilonun ve obezitenin, sağlık açısından risk oluşturan anormal veya aşırı yağ birikimi olarak tanımlandığını belirten Diyetisyen Edanur Usta, “Obezite; tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar ve bazı kanser türlerinin yanı sıra akciğer, sindirim, böbrek, endokrin, kas-iskelet sistemi, nörolojik ve zihinsel sağlık sorunları gibi bulaşıcı olmayan hastalıklar için de temel risk faktörlerinden biridir” dedi.

Obezitenin farklı hastalıklara neden olabileceğine değinen İSÜ Liv Hospital Bahçeşehir’den Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Edanur Usta, “Obezite; tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar ve bazı kanser türlerinin yanı sıra akciğer, sindirim, böbrek, endokrin, kas-iskelet sistemi, nörolojik ve zihinsel sağlık sorunları gibi bulaşıcı olmayan hastalıklar için de temel risk faktörlerinden biridir. 2019'da bulaşıcı olmayan hastalıklardan (BOH) dolayı tahmini 5 milyon obeziteye bağlı ölüm meydana gelmiştir. Bu tüm BOH ölümlerinin yüzde 12'sine karşılık gelmektedir. Bu oran, obezitenin artık zamanımızın en büyük halk sağlığı sorunlarından birini temsil ettiği anlamına gelmektedir” diye konuştu.

DÜNYADA SALGIN BOYUTLARINA ULAŞTI

Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre aşırı kilonun ve obezitenin sağlık açısından risk oluşturan anormal veya aşırı yağ birikimi olarak tanımlandığını söyleyen Dyt. Usta, “Obezite, kronik ve karmaşık mekanizmaya sahip bir hastalıktır. Obezite, kendisine ortam hazırlayan çevre, psikososyal faktörler ve genetik varyantlar gibi çok faktörlü nedenlerle ilişkilidir. 2035 yılında Türkiye’de yetişkinlerde obezite görülme oranının yüzde 55 olacağı tahmin edilmektedir. Bu oran, nüfusun yarısından fazlasını ifade etmekte olup, obezite sıklığında (prevalansında) ciddi bir artışın olacağı açıktır” dedi.

Obezitenin dünyada salgın boyutlarına ulaşmış durumda olduğunu ve artık düşük kilodan daha fazla ölümle ilişkili olduğunu belirten Dyt. Usta, “Önceki dönemlerde yüksek gelirli ülkelerle ilişkilendirilen obezite, artık düşük ve orta gelirli ülkelerde de yaygın olarak görülmektedir ve bu ülkelerin birçoğu eş zamanlı olarak yetersiz beslenme riski ile karşı karşıyadır” şeklinde konuştu.

SAĞLIKLI BESLENME ÖNEMLİ

Obezitede risk faktörlerinden bahseden Dyt. Usta, şu bilgileri paylaştı:

“Obezitenin birincil önleme çabalarına tarihsel olarak bakıldığında, diyet ve aktif yaşam tarzı etrafındaki bireysel davranışları etkilemek amacıyla sağlık ve beslenme eğitimine odaklanıldığı görülmektedir. Ancak son yıllarda obeziteyi etkileyen karmaşık faktörlerin anlaşılmasının artmasıyla birlikte önleyici adımların odak noktası, sağlığın bazı sosyal belirleyicilerinin ele alınmasına yönelmiştir. Şu anki mevcut kanıtlar, obezite riskinin yalnızca genetik yatkınlıklardan, biyolojik faktörlerden ve yaşam tarzı davranışlarından değil, aynı zamanda yeme ve içme ortamlarını etkileyen yoksulluk, istihdam, kentleşme ve gıda üretimi ve pazarlaması gibi sosyal, ekonomik ve ticari belirleyicilerden de etkilendiğini kabul etmektedir.”

DSÖ’nün kronik hastalık yönetimini, koşulların yıllar veya on yıllar boyunca devam eden yönetimi olarak tanımladığını kaydeden Dyt. Usta, “Genellikle disiplinler arası bir ekip tarafından yönetime ihtiyaç duyulur. Obezitesi olan yetişkinlerin yönetiminin temel amacı, vücut ağırlığının veya vücut yağının ve ardından beden kütle indeksinin azaltılmasına katkıda bulunan sağlık davranışlarında uzun vadeli değişiklikleri desteklemek ve sağlık sonuçlarını ve yaşam kalitesini iyileştirmektir. Obezitesi olan çocuk ve ergenlerde birincil amaç, bireyin ve ailesinin sağlık davranışlarında çocuğun ağırlığının dengelenmesine veya büyüme sırasında kilo alımının azaltılmasına ve ardından çocuğun vücut yağının azaltılmasına katkıda bulunacak değişiklikleri, sağlık sonuçlarının ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesini desteklemektir” dedi.

3 SÜREÇTE ÖNLENEBİLİR

Obeziteye yönelik sağlık hizmetlerinin, sağlık sisteminde birincil, ikincil ve üçüncül önlemede bir süreklilik oluşturması gerektiğini vurgulayan Dyt. Usta, “Birincil düzeyde sağlık hizmetleri, gebelik öncesi ve doğum öncesi aşamadan çocukluk ve ergenliğe kadar doğru bilgi ve danışmanlık sağlanması da dâhil olmak üzere aşırı kilo ve obezitenin önlenmesine odaklanmalıdır. İkincil düzeyde hizmetler, olumlu sağlık sonuçları ve yaşam kalitesi şansını artırmak için aşırı kilo veya obezitenin erken tespitine, şiddetli obezite biçimlerine ve ilgili komplikasyonlara ilerlemeyi önlemek için tanı ve davranışsal müdahalelere odaklanmalıdır. Üçüncül düzeyde hizmetler, uzun sürede mevcut olan obezite ve ilgili komplikasyonların tedavisini, rehabilitasyonunu ve uzun vadeli yönetimini sağlamalıdır” ifadelerini kullandı.

BÜTÜNLEŞİK SAĞLIK HİZMETLERİ UYGULANMALI

Obezitenin önlenmesi ve yönetimine yönelik sağlık hizmeti sunumu çerçevesinin obezitesi olan veya obezite riski taşıyan kişiler de dahil olmak üzere gelir, eğitim düzeyi, etnik kökenler, kültür, spesifik sağlık ve sosyal bakım ortamları, yüksek risk altındaki ve hassas gruplar ile ek müdahale ve desteğe ihtiyaç duyan nüfus grupları dikkate alınarak ülkelere veya bölgelere uyarlanması gerektiğini dile getiren Dyt. Usta, “Obeziteyle mücade, ulusal programlara ve hizmetlere entegre edilmeli ve bu ortamlarda sağlık sonuçlarını iyileştirmek için yerleşik klinik ve hizmet yolları, politikaları, stratejileri ve hizmetleri kullanmalıdır. Uygun gıda ortamları yaratmaya ve sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite konusundaki davranışları etkilemeye yönelik çok sektörlü çabalar önemlidir” diye konuştu.

TÜRKİYE’DE ÇOCUKLARDA 15 YILDA YÜZDE 5 ARTIŞ BEKLENİYOR

Obeziteyle ilgili dünyada ve Türkiye’deki güncel verilere dikkat çeken Dyt. Usta, “İngiltere’de çocukluk çağı obezitesinin yaygınlığını azaltmayı amaçlayan bir dizi önlem ele alınmıştır. Obezite oranlarının dünya genelinde 2020 ile 2035 yılları arasında erkek çocuklarda yüzde 10'dan yüzde 20'ye, kız çocuklarında ise yüzde 8'den yüzde 18'e çıkması beklenirken, Türkiye’deki çocuk obezitesinde 2020-2035 yılları arasındaki yıllık artışın yüzde 5 olacağı tahmin edilmektedir” dedi.

YÜKSEK YAĞ, TUZ VE ŞEKER İÇEREN ÜRÜNLERİN TANITIMI KISITLANMALI

Dyt. Usta, obeziteye karşı faydalı etkilerinin olabileceği düşünülen politikalardan birkaçını ise şöyle sıraladı:

“Bir alana bir bedava gibi promosyonlu gıdaları satın almayı teşvik edecek yerlere yerleştirilmesinin sınırlandırılması; yağ, tuz veya şeker oranı yüksek gıdaların tanıtımına ve reklamlarına kısıtlama getirilmesi (yağ, şeker veya tuz oranı yüksek ürünlerin reklamlarının akşam 21.00'den önce TV'de gösterilmesine yönelik daha fazla kısıtlama getirilmesi), sağlıksız yiyecek ve içecek ürünlerinin internette, sosyal medyada ücretli reklamının yapılmasının yasaklanmasıdır.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve akcagazete.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.